İdea Yayınevi / Ön-Sokratikler / Aziz Yardımlı
site haritası  
 
Demokritos

Demokritos (Δημόκριτος)
(yklş. 460-370, ABDERA, TRAKYA)

Demokritos özellikle Leukippos ile birlikte yarattığı atom kuramı ile tanınır. Aynı zamanda bir matematikçi idi ve Sayılar Üzerine, Geometri Üzerine, Teğetler Üzerine, Kesirler Üzerine de incelemeler yazdı. Uzayın sonsuz, zamanın sonsuz, sayıların sonsuz, ve atomların sayısının sonsuz, ve böylece ussal-yasal Evrenin düzeneksel bir kozmoz olduğunu kabul ediyordu.

 

 
 
 
Yaşam. (Yklş. İÖ 460-371) Demokritos Kuzey Yunanistan'da Abdera'da doğdu. Anaxogaras'tan 40 yaş küçüktü, Sokrates'ten 20 yıl kadar sonra öldü. Ön-Sokratik felsefeciler içinde en etkili olanlardan biriydi. Platon tarafından adından söz edilmese de, Aristoteles'ten büyük saygı gördü. Yaşamı konusunda çok az şey bilinir. Babası Xerxes'in Asya'ya dönmekte olan ordusunun ağırlanmasına önemli katkılarda bulunduğu ve bunun üzerine Pers tekerkinin Abderalılara armağanlar verdiği ve Maguslar (Biliciler) bıraktığı söylenir. Diogenes Laertius'a göre Demokritos bu Maguslar tarafından gökbilim ve tanrıbilimde eğitilmiştir. Babasının ölümünden sonra servetinin 100 Taler kadar olduğu ve bu kadar parayı Mısır, İran ve Kızıl Deniz'e yolculuklarında tükettiği söylenir.

Gezilerinden ülkesine döndükten sonra kardeşinden yardım gördü ve yurttaşları arasında büyük saygınlık kazandı. Öğrencisi olduğu Leukippos'un yanısıra Anaxagoras ve Filolaus'un düşünceleri ile de tanışıktı. Pisagorculuk konusunda bilgili idi. Yolculukları sırasında Atina'ya uğramış olabilir ve Diogenes'e (Felsefecilerin Yaşamları, IX 36) göre şu sözler ona aittir: "Atina'ya geldiğimde hiç kimse beni tanımıyordu."

Demokritos "Gülen Filozof" olarak bilinirdi. Seneca onun halk arasında her zaman gülerek dolaştığını ve bununla insanların aptallıklarını küçümsemesini gösterdiğini söyler. Buna uygun olarak yurttaşları arasında "Alaycı" olarak bilinirdi. Öldüğünde yüz yaşının üzerinde olduğu söylenir.

Yapıtları. Demokritos'un sayıları 73'ü bulan yazılarından hiç biri asıl biçiminde elimize ulaşmamıştır. Bunların çok büyük bölümü çalışmaları arasında küçük bir bölümü oluşturan törel yazılarından kalan fragmanlardır.

 
 
 
Demokritos  
Atom duyusal ya da görülür değil ama ancak düşünülebilir ya da kavramsal ve böyle olarak kökensel töz, arkedir. Demokritos Atomları çok küçük parçacıklar olarak düşünür. Yok edilemezler, bütünüyle doludurlar ve hiçbir boş uzay kapsamazlar. Bu nedenle Pisagoras'ın monası gibi matematiksel olarak bölünemeyen şeyler değil, fiziksel olarak bölünemeyen parçacıklardırlar. Bu yokedilemezlikleri nedeniyle ilksiz-sonsuzdurlar.

"Kesilemez" ya da "bölünemez" anlamına gelen Atomun gene de şekilli olması Demokritos'un kurgul düşüncesindeki zayıflığa bağlıdır. Dışsal bileşimler böyle şekilli atomlar olmaksızın olanaksızdır.

 

Demokritos için Atom böyle bir tasarım değildir çünkü bu 'atom' bölünebilirdir ve dolayısıyla atom ya da bölünemez değildir.

Modern fizik Atomun bölünebildiğinin tanıtlandığını ve böylece Demokritos'un kavramının çürütüldüğünü ileri sürdüğü zaman bu yalnızca bir kez daha modern bilimsel etkinlikte neyin eksik olduğunu gösterir.

Aristoteles'e göre, (De gen. et corr. I. 8) Leukippos'ta "atomlar cisimlerinin küçüklüğü nedeniyle bölünemezdir" düşüncesi bulunur.

 

Hiç kuşkusuz "küçüklük" "bölünemezlik" ile bir değildir. Ne kadar küçük olursa olsun "küçüklük" ya da "kısalık" bir Niceliktir, ve Niceliğin karakteri süreklilik olduğu gibi kesiklilik de olmaktır. Bir nicelik olarak Atomu konutlamak sürekliliği olduğu gibi kesikliliği de konutlamaktır ve Parmenides'in yadsıdığı bu çelişki Atomistlerin doğrulamayı başardığı ussallıktır. Plenum ya da süreklilik olarak Atom kavramı süreksizlik öğesi olarak vakumu kendi dışında bir ikinci biçim olarak almaz. Bu salt uzaysal dışsal yanyanalık analitik düşünceye aittir, diyalektik düşünceye değil. Diyalektik karşıtların birliği kavramına götürür: Bölünemez ya da "kesilemez" olarak Atom plenum olduğu denli de vakum, doluluk olduğu denli de boşluktur.

Kendi-İçin-Varlık: Parmenides'in bilincinde Varlık salt kendinde-Varlık, soyut Varlıktır. Olumsuzlama kıpısı hiç kuşkusuz Yokluk olarak oradadır, ve doğal düşünce kendinde kavramsal olduğu için zorunlu olarak, e.d. mantıksal olarak bu karşıt kıpıyı da düşünür. Ama Parmenides düşündüğü, dolayısıyla var olduğunu kabul ettiği şeyi aynı zamanda yadsır. Düşünmenin ve olmanın bir ve aynı olduğunu söyleyen kendisidir. Parmenides'i bu düşünme oyununa, bu yanılgıya götüren etmenin ne olduğunu merak etmek gereksizdir çünkü düşünmenin önünde böyle bir olanak vardır, ve Eleatikler olmasaydı düşünmenin bu yönünü açındırmayı başkaları üstlenecekti. Salt kendinde-Varlık bir soyutlamadır ve varlık-olmayanın olumsuzlanmasından başka birşeyi anlatmaz. Varlığın varlık-olmayan ile bu ilişkisi belirli-Varlık ya da Daseindır, ve bir karşıtlık ilişkisi olarak diyalektik dediğimiz şeyi anlatır. Ama karşıtlık kavramı karşıtların bir olduklarını da imler, çünkü karşıtlık salt ayrım ya da yalnızca birşey ve herhangi bir başkası arasındaki bir bağıntı değildir. Karşıtlık bir ortadan kaldırma ya da olumsuzlama bağıntısı olarak birşeyin kendi başkası ile bağıntısıdır. Bu başkalık birşeyin kendi başkalığı, ona ait bir başkalık, onun kendisi olan bir başkalıktır. Karşıtlık birşeyin kendi ile bağıntısıdır. Diyalektik ayrım kıpısı mantıksal olarak, zorunlu olarak kurgul birlik kıpısına götürür. Karşıtlığın o denli de birlik olmasının anlamı budur. Bu kurgul birliği düşünmeyen düşünme daha öte ilerlemesinde başarısız olacak, bağıntılı olmayanları bağlayacak, dışsal ilişkiler düzleminde yalnızca düşünme denemeciliği yapacaktır. Kendinde-Varlığın kendi başkası ile bağıntısı olarak başkası-için-Varlık kendini mantıksal olarak kendi-için-Varlık kavramına götürür. Kendi-için-Varlık gerçekte tam olarak Birin kavramıdır, çünkü Bir salt belirlenimsizlik değil ama öyle bir belirlenimdir ki karşıtında yalnızca bir başka ya da ikinci terim ile değil ama kendi kendisi ile karşılaşır. Bu aynı zamanda sonluluktan Sonsuzluğa geçişin mantığıdır çünkü Sonsuzluk da benzer olarak soyut belirlenimsizlik değil ama sınır olmayan bir sınır ile buluşmak, karşıtında kendi ile birlik içinde olmaktır. Kendi-için-Varlık kavramı doğrudan doğruya Nicelik kavramına götürür. Niceliğin kapsadığı süreklilik ve süreksizlik kıpıları kendi-için-Varlığın kıpılarıdır. Bunlar arı Logosun ya da kurgul mantığın alanından Doğa alanına götürüldüklerinde plenum ve vakum olarak, çekme ve itme kuvvetleri olarak belirlenirler.

 
 

Parmenides'e Tepki
Parmenides yalnızca Birin varolduğu ilkesinden yola çıkmıştı. Herşeyi kapsayan ya da daha doğrusu herşey olan bu özdeksel Bir aynı zamanda devimsiz idi. Çünkü Devim için — ya da değişim, genel olarak oluş için — varlığın yanısıra var-olmama ya da Yokluk kategorisi de zorunludur. Parmenides Yokluğun yokluğunu kabul ederek Devimin olanaksız olduğu sonucunu çıkardı — devimin boşluk gerektirmesi gibi bir nedenle değil ama devimin kendisinin çelişki olması nedeniyle.

Herakleitos Parmenides'in Birinin ya da Varlığının gerçekte o denli de kendi karşıtı olduğunu, Varlığın Yokluk ile aynı olduğunu ve ondan ayrılamayacağını çıkarsamış, Eleatik ilkeyi dışarıdan değil ama kendi içinden çürütmüştü. Devimin olanaksızlığı düşüncesi bir yana, tersine devimde, değişimde, oluşta olmayan herhangi bir varoluşun varlığını konutlamak olanaksızdı: Varolan Varlık değil, Yokluktan yalıtılmış bir belirlenimsizlik değil, ama Oluştur. İster kurgul ister görgül olsun, herşey akıştadır. Karşıtların birliğinin kavranışı "kavramın dinginliğinin" ancak analitik anlak için tasarlanabilir olduğunu gösterir.

Görgül bilim her zaman tek-yanlı soyutlamalar içinde ve diyalektiğin tam bilinçsizi olarak çalışır ve olanaksız olanı yapabilmesi anlağın tansığıdır.

Atomcu düşünce Devimin varoluşunu tanıtlamak için Plenum/Doluluk olarak görülen Biri çürütme ve onun yerine Çokluğu konutlama mantığını temsil eder. Bunun için Yokluk kavramının Boşluk/Vakum olarak belirlenmesi gerekliydi. Sonunda herşeyin gelip dayandığı nokta bu karşıtların kurgul mu, yani bir ve aynı mı, yoksa görgül/duyusal mı, yani yalnızca ayrı mı olduklarına dayanır. Herakleitos Varlık ve Yokluğun o denli de aynı olduklarını düşündü. Atomcular Plenum ve Vakumun, Özdeğin ve Boş Uzayın kurgul birliğini kavramış görünmezler.

Aristoteles, Metafizik, I.4:

Aristoteles  

"Leukippos ve öğrencisi Demokritos öğelerin Doluluk (pleres) ve Boşluk (kenon) olduğunu ileri sürerek birine Varlık (on) ve ötekine Yokluk (me on) demişlerdir; Dolu ya da katı olan Varlık, buna karşı boş ve seyrek olan ise Yokluktur; buna göre Varlık Yokluktan daha var değildir derler, çünkü cisim boşluktan daha var değildir; ve bunların özdek (hyle) olarak varolanın (on) nedenleri olduklarını bildirirler."

İlke plenum olarak Atomdur. Ama Atom vakum olmaksızın olanaksızdır. Öyleyse Atom-olmayan ya da vakum da eşit ölçüde ilkedir. İlkenin kendisi bir karşıtlıktır: ta atoma kai kenon.

 

Kuramlarında ileri sürülen Uzay-Özdek (ve -Zaman) birliği gerçekte bir birlik değil ama salt bir yanyanalık ve ardardalıktır. (Benzer olarak Einstein da özdeğin uzaydan önce olduğunu düşünür ve üç uzay boyutunun yanına dördüncü bir zaman 'boyutu' ekler. Buna göre her bir noktanın başka her noktadan ayrı x1x2x3, ve bir de t olmak üzere 'dört' ayrı koordinatının olduğu kabul edilir.)

Aristoteles şöyle sürdürür (Metafizik, 985b4-20):

"Ve tıpkı temelde yatan tözü özellikleri ile tek başına başka şeylerin kaynağı yapanlar ve seyrek olanı ve yoğun olanı özelliklerin kökeni yapanlar gibi, bu düşünürler de [atomlar arasındaki] ayrımların başka şeylerin nedenleri olduklarını söylerler. Ayrımların sayıca üç olduğunu belirtirler: Şekil, Düzen ve Konum. Çünkü varlıklar yalnızca 'dizem,' 'değme' ve 'kip' yoluyla değişir derler ki, burada dizem şekil, değme düzen ve kip konumdur. A harfi N den şekilde ayrılır; AN NA'dan düzende ayrılır; ve N Z'den konumda ayrılır. Devime gelince (varolan şeylerin onu nereden ve nasıl kazandıkları konusu), onlar da başkaları gibi bunu araştırmayı gözardı edip atlamışlardır." 

 
 

Aristoteles'in son gözlemine Simplikios da katılır  (Fizik Üzerine Yorum, 327.23-26):

"Demokritos da her tür biçimin bir burgacı bütünden ayrıldı [B 167] derken ve nasıl ve hangi nedenle olduğunu söylemezken, onu kendiliğinden ve şansa bağlı olarak yaratıyor görünür."

Simplikios Aristoteles'in sözlerine çok az bir katkı ile şunları yineler  (Fizik Üzerine Yorum, 327.28-15-27):

"Aynı yolda [Leukippos'un] öğrencisi Abderalı Demokritos dolu olanı ve boş olanı ilk ilkeler olarak konutladı, ve bunlardan birine varlık ve ötekine yokluk dedi. Çünkü Atomları varolan şeyler için gereç olarak konutlar ve başka herşeyi onların ayrımları yoluyla yaratır. Bunlar üçtür: Dizem, Değme, ve Kip — ki Şekil ve Konum ve Düzen demektir. Çünkü doğal olarak benzer olan benzer olan tarafından devindirilir ve aynı türden şeyler birbirine doğru devinir, ve şekillerden her biri değişik bir bileşimde düzenlendiği zaman değişik bir durum üretir. Böylece ilkeler sonsuz oldukları için, usauygun olarak tüm özellikleri ve tözleri ve nasıl ve hangi nedenle varlığa geldiklerini açıklama işini üstlenirler. Bu nedenledir ki ancak öğeleri sonsuz yapanlar şeylerin usauygun bir açıklamasını üretir derler. Ve yine derler ki Atomlardaki şekillerin niceliği sonsuzdur çünkü öyle olmaları için öyle olmaktan daha öte bir nedenleri yoktur. Kendileri bunu sonsuzluğun açıklaması olarak verirler."

 
 

Demokritos'un "benzer olan benzer olan tarafından devindirilir" düşüncesi yine Sextus Empiricus tarafından şöyle açıklanır (Matematikçilere Karşı, VII 116-118):



 

"Eski bir görüş vardır ki, daha önce de söylediğim gibi, çoktandır doğa bilimciler arasında geçerli olmuştur: Benzer olan benzer olanı tanır. Demokritos'un bu görüşün bir doğrulamasını verdiği düşünülür ve Platon "Timaeus"unda buna değinmiştir. Demokritos uslamlamasını hem dirimli hem de dirimsiz şeyler üzerine dayandırır. Çünkü hayvanlar, der, aynı türden hayvanlarla birlikte olurlar — güvercinler güvercinler ile, turnalar turnalar ile, ve bu başka usdışı hayvanlar için de böyledir. Dirimsiz şeyler durumunda da elekten geçirilen tohumlardan ve deniz kıyısındaki çakıl taşlarından görülebileceği gibi durum benzerdir. Çünkü birinci durumda eleğin dönmesi mercimekleri mercimekler ile, arpayı arpa ile, buğdayı buğday ile birlikte ayırır; ve ikinci durumda, dalgaların devimleri ile oval çakıltaşları oval çakıltaşları ile, ve yuvarlak çakıltaşları yuvarlak çakıltaşları ile aynı yere zorlanır, sanki şeylerdeki benzerlik onları biraraya toplayacak aynı türden bir kuvveti kapsıyormuş gibi. [B 164] Demokritos'un görüşü budur."

 
 
Aziz Yardımlı / İdea Yayınevi / 2014